Eleme grubu-A’dan en iyi 3. olarak direkt şampiyonaya kalifiye olan Türkiye'nin gruptaki maçları ve finallerde neler yapabileceğini analiz ettik
Türkiye'nin analizi eleme gruplarında Dünya tarihinde eşine az görülür şekilde ilginç bir hikaye, zorluklar ve aynı zamanda futbol açısından önemli güncellemeler barındırması açısından muhtemelen en uzun analiz olacak.
Eleme gruplarına öncelikle 09 Eylül 2014 tarihinde oynanan İzlanda maçıyla birlikte başlayan Türkiye, kadrosunu en mantıklı formasyon olarak görülen eskiler-yeniler kombinasyonu ile kurmaya çalışmıştı. Fakat İzlanda maçında alınan şok 3-0'lık mağlubiyet ve ardından gelen Kadıköy'deki Çek Cumhuriyeti mağlubiyeti, kadroyu sistemi ve antrenörü sorgulatmaya başlamıştı.
Aslında burada çoğumuzun gözden kaçırdığı nokta, teknik direktör Fatih Terim’in jenerasyon ve sistem değişikliliğinin gerekliliğini erken fark etmesidir. Şüphesiz, güncellemenin gerekliliğini zor da olsa yerine getiren Fatih Terim Türk Milli Takımının kupaya katılabilmesindeki önemli etkenlerden birisi olmuştur.
Şimdi İzlanda maçından itibaren kadrodaki güncelleme ve değişikliklere bakalım.
3-0 kaybedilen İzlanda maçındaki 11 ve oyun sistemi;
1- Onur Kıvrak, 21- Ömer Toprak, 15 Mehmet Topal, 22- Ersan Gülüm, 8- Selçuk İnan, 5- Emre Belözoğlu, 7- Gökhan Gönül, 18- Caner Erkin, 10- Arda Turan, 20- Olcay Şahan, 17- Burak Yılmaz
Kısaca maça bir bakalım
Burada analiz açısından gözden kaçırmamamız gereken anahtar faktör Türkiye’nin defans anlamında büyük problemlerinin bulunması ve orta sahasının oyunu ele alamamasıydı. Takımların bazı karakteristik defans problemlerinin bulunması mümkündür. Örneğin bir futbol takımı kornerlerden çok gol yiyebilir. Fakat Türkiye bu oyunda İzlanda karşısında futbol sahasında gol olabilecek farklı varyasyonların tamamında gol yemiştir. Bunlar
olarak videoda gözlemlenebilir.
Bu maçta sorunların oyuncu ve oyun formasyonu tarafında olduğunu gözlemleyen teknik ekip öncelikle işe kaleci aramakla başladılar. Milli takım kalesi Onur’dan alınıp Tolga’ya verildi. Ardından oyuncu bazındaki değişiklikler Emre’nin kadroya alınmaması ile devam etti. Ardından 3'lü savunmanın bırakılıp 4'lü savunmaya geçilmesi ve eleme gruplarının son maçına kadar 4'lü savunma ile devam edilmesi kaçırılmaması gereken noktalardan biridir. Türkiye bu maçtan sonra genel formasyon olarak 4-3-3 ü benimsedi.
Ayrıca daha çok koşan orta saha ve daha dinamik forvet hattı benimsendi. Fakat bu güncelleme, savunma hattındaki zayıflıkları ve hücumdaki çözümsüzlükleri ortadan kaldırmamıştır. Sonuçta Çek Cumhuriyeti maçı da 1-0 öne geçilmesine rağmen 2-1 kaybedilmiştir.
Bu maçtaki ilk 11'e bir göz atalım.
1- Tolga Zengin, 7- Gökhan Gönül, 15- Mehmet Topal 2- Semih Kaya, 18-Caner Erkin, 8- Selçuk İnan, 10- Arda Turan, 16- Ozan Tufan, 11- Gökhan Töre, 9- Umut Bulut, 21- Olcay Şahan
Kısaca oyuna bir göz atalım
Gördüğünüz gibi yine kornerden kafa vurdurmak suretiyle gol yeme problemi devam ediyor. Ayrıca ceza sahası içerisinden aynı maçta 2 gol yenerek savunma bloğunun oturmadığını analiz etmek mümkündür.
Takip eden Letonya maçı ile Türkiye hala Mehmet Topal'lı 4'lü savunmada ısrarcı. Burada teknik ekibin takımın zaafını devam ettirerek geç gördüğünden bahsetmek mümkündür. Nitekim Letonya maçından sonra Mehmet topal tekrar stopere dönmemiş, fakat Türk Milli Takımı Letonya, Hollanda ve Kazakistan maçlarının tamamında gol yemeye devam etmiştir. Bu maçlardaki skorlar sırayla Letonya 1-1 Türkiye, Türkiye 3-1 Kazakistan, Hollanda 1-1 Türkiye şeklinde sıralanmaktadır.
Özellikle 1-1 biten Hollanda maçında ceza sahası içerisinden gol yenilmemiş, fakat bu düzeyde olmaması gereken bir hata sebebiyle, uzatmalarda ceza sahası dışından rakip oyuncuya şut çektirilmesi suretiyle yenilmiştir. Bu gole göz atıldığında takım savunmasındaki küçük bir adam-alan paylaşım hatasının gole sebebiyet verdiği rahatça gözlemlenmektedir.
Futbolda bireysel kalite ile çözüm bulabilmenin önemi
Burada Türkiye'nin diğer sıradan Avrupa takımlarına fark attığı ve çılgın Türkler etiketinin altında yatan temel faktör ortaya çıkıyor. Evet Türkiye her maç gol yiyor, fakat Eleme Gruplarındaki maçların tamamında en az 1 gol atabiliyor. Ayrıca bu maç Türk takımının bireysel kalitesinin çözüm bulma noktasında ne kadar güçlü olduğunu bizlere gösteriyor.
Bu maçta takım her türlü organize atak varyasyonunu denemesine karşın, sizin de izleyeceğiniz gibi bir türlü maçı getirecek golü bulamamıştır. Fakat ekstra oyunculardan Gökhan Gönül'ün getirip Arda’ya servis ettiği topta Arda’nın yaptığı müthiş kalite kokan vuruşu sayesinde Türkiye oyun karakterini ortaya koyup tüm turnuvalarda olduğu gibi “Türkler otobüse binmeden maç bitmez” geyiklerinin ne kadar doğru olduğunu ortaya çıkarıyor. Ve bu “bireysel çözüm” bulma becerisi sayesinde Türkiye maçı 1-0 kazanarak gruplarda 3.olup play-off oynayabilme şansına göz kırpıyor.
Yine Hollanda maçında yenilen golün benzeri bir gol daha. Fakat burada öne çıkan, gol yemekten daha önemli problem, girilen pozisyonların bitirilememesidir. Milli takım, gördüğünüz üzere 10 tane ve üzeri net gol pozisyonuna girdiği maçta bitiricilik noktasında problemler yaşıyor. Bu problemler takımda halen devam etmektedir. Analizimizin final bölümünde bunu tartışacağız.
Oyuna baktığımızda konuşulacak nokta, Türkiye’nin çok rahat pozisyon bulduğu, fakat gününde olduğu zaman, ya da rakip takım kalecisinin gününde olmadığı zaman bunları bitirebildiği, gününde olmadığı zaman bitiremediğidir. Neyse ki, o gün her şey Türkiye'nin lehineydi. Bu maçın en önemli noktası, Türkiye defansının tamamen oturduğu ve grup maçlarının sonuna kadar gol yemeyeceğidir.
Sıradan Avrupa takımlarına karşı yapılacak en güzel şey sıkıştığınız anlarda topu onlara vermek olabilir. Kupaya gidip gidemeyeceğini belirleyecek en zor maçlar olan Çek Cumhuriyeti ve İzlanda karşılaşmalarında Türkiye zaman zaman bunu yapmış, zaman zaman ise ölümcül hücum hattıyla oyunu karşı sahaya hapsetmeyi bilmiştir.
Sıradan Avrupa takımlarının istifade edilmesi gereken en zayıf yönleri top ayaklarındayken gol yapabilecek çözümü ve bitiriciliği bizim kadar rahat bulamamalarıdır. Bu olay teknik ekip tarafından iyi analiz edilmiş ve bu sayede Çek cumhuriyeti maçı deplasmanda 2-0 kazanılmıştır. Bu arada Milli Takımın savunma iskeleti tamamıyla oturmuş ve kupadaki şekline bürünmüştür.
Maç hakkında konuşulacak çok fazla bir şey yok. Savunmasındaki problemleri ufak tefek güncelleme ve rötuşlarla bu grup için yeterli seviyeye getiren Türkiye yine hücum hattında bitirme sıkıntıları yaşadı. Fakat Selçuk İnan’ın efsanevi vuruşuyla kupaya "en iyi 3." kontenjanından doğrudan katılım hakkı alındı.
Uzun bir analiz ve saatlerce video izleyip, bunları futbol bilgilerimle harmanlayarak çıkarımlar yaptığımda 3 tane temel konunun bizi Yarı Final oynamak ile gruplardan çıkamamak noktasında aşağı yukarı getirip götüreceğini düşünüyorum. Maçlara yönelik tek tek analizleri, kupaya yakın, kalp atışlarımızın yükseldiği anlarda yayınlayacağım. Şimdilik genel Türkiye analizi ile bu noktalara göz atalım
En geriden başlamak gerekirse ligimizin umut veren en genç ve en kaliteli kalecisi olan Volkan Babacan'a eldivenlerin teslim edilmesi sadece Fatih Terim’in yapabileceği cesur bir tercih. Kaleci noktasında kupada bir sorun yaşanacağını hiç sanmıyorum. Volkan finallerde istikrarlı oyununu devam ettirecektir.
Türkiye, gruplarda çok zor yollardan geçmesinin sonucunda takım savunmasını sıradan Avrupa takımlarına üstünlük sağlayacak noktalara getirmeyi başardı. Fakat İspanya ve sıradan takımlardan biraz daha iyi olan ve daha kolay gol çözümleri bulabilen Hırvatistan'a karşı savunabilmek için bu savunmanın toplam kalitesini biraz daha yukarılara çekmesi gerekecektir. Ancak bu sayede gruptan çıkabilir ve yarı final görebiliriz.
Fakat bunu başaramasa bile, mevcut durumla birlikte Çek Cumhuriyeti'ni tekrar yenip altına alarak muhtemel bir 4 puan ile gruptan 3.olarak çıkabilir. Bu yüzden yine Hırvatistan karşısında iyi savunma yapabilmek gerecektir. Sonuç kısır döngü gibi, takım savunmasının toplam kalitesinin daha yukarıya çıkabilmesi ile ilgilidir.
Türkiye orta sahası grup maçlarında yapılan güncellemelerden sonra Oğuzhan Özyakup ve Ozan Tufan'ın girişleriyle turnuvanın en dinamik orta sahalarından birisi olarak göze çarpmaktadır. Bu orta saha kupada yarı final oynatabilir. Fakat bu bölgede görev alacak oyuncuların muhtemel ön libero Mehmet Topal'a daha fazla defansif katkı vermeleri gerekmektedir. Çalhanoğlu ve Selçuk eğer bunu başarabilirlerse grup maçları boyunca alınan 1-0 ve 2-0 ya da 2-1'lik galibiyetler gibi galibiyetler görmek çok zor olmayacaktır.
Gördüğünüz üzere, takım bir çok net gol pozisyonuna girebilmesine rağmen bir türlü bitiricilikte akıcılık ve istikrar sağlayamamakta, girdiği pozisyonları gol olmadan harcamaktadır. Bu problemin ana faktörlerinden biri ileri uçta görev yapan (Burak, Umut, Cenk) oyuncuların performanslarının ve kalitelerinin yetersizliğidir.
Burak bu konuda senelerdir saman alevi gibidir. Atarsa "büyük forvet", atamazsa "futbolcu değil" sınıflaması arasında gidip gelen bir Burak her şeye rağmen Türkiye'nin en önemli kozu olacaktır.
Burak'tan beklenti, bu kupada kendisini daha yukarıya çekip, yoğun şekilde bitiricilik çalışarak iyi performans göstermesi ve "Büyük Forvet" olarak sonsuza kadar anılmasıdır. Eğer şu anda birincil forvetimiz olarak görünen Burak kendisinden beklediğimiz çizgiye ulaşabilir ve girdiği pozisyonları golle bitirebilirse yarı final oynamanın önünü açacak en önemli anahtarlardan birisi olacaktır.
Kupaya katılabilmekle bile büyük bir işi başarmış olan Türk Milli Takımına Finallere renk katma potansiyeline fazlasıyla sahip.
alperyaydan@gmail.com
Vücudumuzun fazla oksijene gereksinim duymadan, hızlı ve ekonomik enerji ihtiyacını karşıladığımız besin türevleri karbonhidratlardır. Uzun ve tempolu antrenmanlarımızı yorulmadan yapabilmemizi sağlayan karbonhidratlar aşırı alınması sonucu fazla kiloya sebep olabilmektedirler.
Karşıdaki için anlaşılmaz şeyler söyleyerek karizmatik olmaya çalışanlar büyük bir yanılgı içindedir. Kaliteli iletişim, başarının temel taşlarından biridir.
Kime sorarsanız sorun "tekmeye kafa uzatmak" iyi bir şeydir. Oyuncunun özverisini betimler. Düşünsenize rakip topa vuracak araya kafa sokuyorsunuz. Yaralanmak pahasına... Bundan daha iyi futbolcu olabilir mi?
Cristiano Ronaldo