Bir gün tanımadığınız bir sporcunun bisikleti gözünüze çarpar ve yakınlık duyarsınız. O marka artık hoşunuza gitmiştir, ya da bisiklet yarışı izlerken bir markaya sempati duymuşsunuzdur. Peki bisiklet nasıl seçilmeli?
Kimisi için bu marka yerli bir üreticiyken (Kron, Sedona, Salcano gibi) kimileri için yabancı üreticilere ait bir Trek, Cube yada Scott olabilir.
Gönül ister ki, herkes yerli bisikletleri tercih etsin, ancak zevkler ve renkler tartışılmaz. Yabancı üreticiler bisiklet konusunda yerli markalarımızdan çok daha köklü bir geçmişe sahip olabiliyorlar. Üretim standartları yüksek olabiliyor, ya da tasarım anlayışları daha gelişmiş olabiliyor.
Çoğu yerli marka, kadroyu yurt dışında fason olarak ürettirip ülkemizde kadro boyası ve vites parçaları gibi gerekli diğer donanımları topluyor. Yani kadroların nasıl bir üretim aşamasından geçtiği, açıların, alaşımın nasıl bir mühendislikle yapıldığından habersiz olmak söz konusu olabiliyor. Bu nedenle hidrolik disk fren basıncına dayanamayıp kırılan kadrolar olmuştur.
Çoğu yabancı üretici kadrolarına ömür boyu garanti veriyor. Üretim şartlarını ve markanın arkasında yatan Ar-Ge'yi siz düşünün. Kadroda kazadan kaynaklanmayan bir çatlama, ya da kırılma söz konusu olursa kadronuzu yenisi ile değiştirme imkanı sunuyorlar.
Aynı zamanda yerli bir marka seçecekseniz servis ağına ve müşteri memnuniyetine dikkat etmenizi öneririm. Açık açık marka ismi verip o markayı kötülemek istemiyorum, ancak özellikle servislerini sokak bisikletçilerine, ya da motosiklet tamircilerine veren markalardan uzak durun.
Bu tür bisikletçiler, kutuyla fabrikadan gelen bisikleti doğru montaj bile yapamadığından, bir çok bisiklet gönüllüsü sporcuyu emin olun bisikletten soğutmayı başardılar. Ondan sonra çok iyilermiş gibi yarışlarda sporcularımıza sponsor olup marka reklamı yaptılar. Bu görülmesi gereken kötü bir çelişki.
Bir diğer önemli konu da, ithal bisikletlerin fiyatlarının, donanımlarına göre yerli bisikletlerden daha pahalı olması. Yani fiyat/performans oranı yerli bisikletlerimizde daha iyi.
İthal bisikletlerde bazı markaların müşteri memnuniyeti ve servis kapsamı, üretim şartları yüksek düzeyde. Ömür boyu kadro garantisi verebiliyorlar. Ayrıca çok da belli olmayan parçalar, örneğin pedallar, sele kelepçesi, quick release, fren telleri ve kabloları gibi donanımlarda, bilinen kaliteli parçaları kullanıyorlar. Bisikleti aldıktan sonra pedalın bozulması gibi saçma bir durumla karşılaşmıyorsunuz.
Her markanın farklı bir tasarım yüzü vardır. Bu konuya biraz daha açıklık getirelim. Markaların menşei, ürettikleri kadroların tasarımında önemli rol oynar. Her ülkenin kendine has tasarımı vardır. İtalyanlar çekici bisikletler üretir. Amerikanlar kısmen daha sade ve iri yapılı, sağlam duran kadrolarıyla öne çıkar.
Öncelikle yerli markamız olan Sedona'nın Aydan Çelik tasarımıyla oluşan İstanbul modeliyle başlayalım. Bisikletin kadrosunda İstanbul silüetleri mevcut. Yerli ve enfes bir tasarım. Modelin tur bisikleti versiyonu da mevcut.
Sedona markasının diğer sıra dışı modeli de Firefly. Sade ve çekici bir tasarımı var. Can alıcı noktası ise, komple fosforlu olması. Geceleri sıra dışı bir sürüş sunacağı kesin.
Bilirsiniz ki, tasarım dendiği zaman akla İtalyanlar gelir. Örneğin herkes tarafından bilinen Bianchi markası. Yıllardır kendine has tonda turkuaz yeşili vardır.
Bir başka İtalyan efsanesi Colnago ve Pinarello. Kadro açı tasarımları bir yana, boyasıyla ve işlenen motifleriyle İtalyan tasarım anlayışının yansımasıdır adeta. İtalyanlar Campagnolo markası altında yol bisikletleri için kendilerine has vites sistemleri ve jant kompenantları da üretiyorlar.
Cromoly (çelik) kadrolu eski bir Colnago'nun üstündeki motif
Full karbon fiber yeni nesil bir Colnago
Yollarda sık görebileceğiniz Yeni nesil Pinarello Dogma
Bir kaç örnek de Amerikan üretici Cannondale markasından verelim. Amerikalı üreticiler eğimli kadro yerine, daha çok düz borularla kadro inşa ederler. Fazla tasarım karmaşası olmadan, olgun bir tasarım mimarileri vardır.
Cannondale SuperSix Evo
Cannondale markasından ünlü sporcusu Peter Sagan'a özel olarak üretilmiş bir kadro
Bir çok markanın kendine has özelliklerde kadro alaşımları ve farklı teknolojileri mevcut. Özellikle Cannondale'in efsanevi maşası Lefty.
Lefty maşayı farklı bir marka kadroya takarsanız maşanın girdiği boğaz kısmında çatlaklar oluşabiliyor. Sadece Lefty uyumlu Cannondale kadrolarla kullanılmalı. Görselde gördüğünüz gibi tek bacaklı bir yapısı var. Bu sayede hafiflik arttırılmış. Çalışma performansı olarak çift bacaklı maşalara göre daha iyi olduğu biliniyor.
Sadeliğin en çekici hale geldiği, olgun duruşlu bisikletlerden biri olan sabit Lefty maşalı Cannondale Bad Boy
Görsellerden anlaşılacağı gibi, her ülkenin tasarım ruhu bisikletlerine yansımış. Alman üretici Corratec'in sevilen dağ bisikleti kadrosu Revolution modelini ekleyip konuyu sonlandırıyorum.
Bilinen markaları menşeilerine göre ayıracak olursak;
İkinci el bisiklet tercih etmek bazen mantıklı bir karardır. Özellikle temiz ve beğendiğiniz bir model varsa, kadro boyu size uyuyorsa, çok daha ucuza alıp, satarken de az zarar etmeniz kaçınılmazdır.
İkinci elde dikkat edilmesi gereken bir kaç püf nokta var
Bisikletin sahibi dürüst ve bisiklet bakımlıysa alın. Bisiklete iyi bakılmışsa, tertemiz bir şekilde binlerce kilometre problem yaratmayacaktır.
İstediğiniz sıfır bisikletin, 2. el ve az kullanılmış (1000km altı gibi) olanını tercih etmeniz size maddi avantaj sağlayabilir.
Bayram sabahına bir gün kala sabah giyeceği elbiselerini hazırlayan çocuk gibi heyecanlıydı o gece.. Midesindeki yanmayı hissetti!
Zorlanmaya bağlı sakatlıklar sizlerin de bildiği gibi futbolcunun hayatını, kariyerini hatta futbolculuk seviyesini etkileyen ve belirleyen konuların başında gelmektedir. Çünkü zorlanmaya bağlı sakatlıklar darbeye bağlı sakatlıklar gibi ufak lezyonlardan oluşmazlar.
Sunucu pozisyonda heyecanla haykırır; "Nefis bir şut, kaleci son anda kurtardı. Son anda" Peki gerçekten öyle mi?
Lionel Messi