Şampiyonlar Ligi, Avrupa Şampiyonaları, Dünya Kupaları, Konfederasyon Kupaları ve Ülke Liglerinin üzerinde bulunan organizasyonlar ve bu seviyelerde oynanan oyuna bir bakış...
Bütün futbolcu adaylarının hayallerini süsleyen organizasyonlar aslında yerel liglerin üzerinde olanlardır. Çoğu çocuk futbolcunun hayalinde büyük takımlarla Türkiye Ligi Şampiyonu olabilme hayalinden daha fazla, belki de Türk Milli Takımı ile Dünya Kupasını kazanabilmek, 90.dakikada attığı golle maçı penaltılara taşıdıktan sonra, Türk Milli Takımını Dünya Şampiyonu yapma hayali yer alır.
Peki futbolun en yüksek tepelerinde oynanan oyunlarla, bizim halı saha, ya da yerel liglerde, hatta Süper Lig'de oynanan oyunlar arasında ne fark var?
Aslında futbol kalitesi olarak, fark yaratan şeyler basit gibi görünen, fakat çok fazla tekrarlı çalışma gerektiren şeylerde oluyor. Örneğin çoğu Türk futbolcusunu karşınıza alıp doğru ayak içi pas çalışmasını yaptıramazsınız. Hele bu oyuncu yüksek liglerde oynayan bir oyuncu ise, bunun bahsi bile imkansızdır. O temel teknikler çoktan öğrenilmiştir ve artık çalışılmaz.
Almanya'da ise bunun tam tersi bir gözlem yapma şansına sahip oldum. Şöyle ki, en yüksek seviyede futbol oynayan oyuncular saatlerce en basit teknikte 2 metre yanına ayak içi pas atabilmeyi veya yüksekten gelen bir topu kontrol etmeyi çalışırlar. Bir şeyi ne kadar çok yaparsanız o kadar içselleştirirsiniz. Yüksek seviyedeki futbolun temel kurallarından birisi; basit olanı kusursuz yapmaktır.
Yani Alman Milli Takımındaki bir oyuncuya 30 metre mesafeden uzun pas atıldığı zaman, o pasın yönü, şiddeti, stili vb. pası atan oyuncu tarafından kusursuz ve en basit teknikle atılmıştır. Kontrol yapacak oyuncu ise yapabilecegi en basit kontrol teknigi ile topu önüne dogru kontrol edip ikinci hamlesini yapmaya çalışır. Böylelikle basitlikteki kusursuzluğa ulaşırlar. Maçlarda bunu çok net gözlemlersiniz. Zaten temel bir tekniği kusursuz uyguladığınızda size kazandıracağı yarım saniyelik bir zaman, gol vuruşunu yapmak ya da gol pasını vermek için gereken zamandır. Bu şekilde Dünya Şampiyonu olursunuz. Topu topukla kontrol ederek 7 kişiyi geçmek taraftarı 1 kere ayağa kaldırabilir. Ama şampiyon yapmaz. Aslında basit oynayanların yaptığı şey; Riskleri Minimize Etmektir.
Şimdi 2007 Dünya Kupası Kadın Milli Takımlarda şampiyon olan Alman Milli Takımının ekibinde yer alan Ulrike Ballweg'in yüksek seviye futbolun normal futbol ile olan farklılıkları üzerine yaptığı yoruma bir göz atalım:
"Yüksek oyun temposu, taktik esneklik ve temel teknikleri uygulamamızdaki kusursuzluk Dünya Şampiyonu olmamızın (oyunumuzun) temel sütunlarını oluşturdu. Bunun neticesinde Dünya Kupalarındaki kadın futbolu da güç ve temel teknikler bakımından daha gelişmiş bir seviyeye ulaşmıştır."
Güç ve temel tekniklerin uygulanmasındaki kusursuzluğun bir oyuncu grubunu dünyanın zirvesine taşıyabildiğini görebiliyoruz.
Buna da, yine aynı ekipteki Ralf Peter'in görüşleriyle cevap bulmaya çalışalım.
"Turnuvada Brezilya ve Almanya en iyi 2 takım olarak sona kaldılar. Fakat bu 2 takımın mücadelesinde belirleyici olan temel taktik ve teknikler oldu."
Kompakt oyun prensibinin ne kadar belirleyici olduğunu buradan anlayabiliyoruz. Hatta yine Dünya Şampiyonu ekibin içerisinde bulunan Silvia Neid'in "Başarıılı bir takım ve Dünya Şampiyonu bir ekip tanımı bizim için hızlı bir geçiş oldu" sözü de, aslında iyi bir fitness düzeyine sahip olunup, temel teknik ve taktiklerin kusursuz uygulanmasının başarıyı ne kadar hızlı getirdiğini gözlemlenebilir kılmaktadır. Fakat bu temel taktiklerin kusursuz uygulanması bence sanatın derinliklerinde saklıdır.
Dünya Şampiyonu bir antrenörün dahi temel tekniklerin uygulanmasının bu zaferin en temel sütunu olduğunu açıklaması biz futbol adamlarına ders olmalıdır. Bizler, günlük başarılara ve sonuçlara endeksli, ekolsüz sistemle, sadece Hakan Şükür'ün attığı kafa golüyle Almanya'yı 1 kere yenebiliriz. Ve onu 15 yıldır anlatmaya devam ederiz.
Halbuki temel tekniklerin kusursuz uygulandığı bir futbol eğitim sistemi ve Türk futbolcusunun fiziksel özelliklerinin belirlenmesi projesinin ardından oluşturulacak bir ekol, bizleri her şampiyonada, futbolun oynandığı her yerde, her kupada çeyrek finallere kadar taşıyabilir. Tıpkı Alman örneğinde yaşandığı gibi, her turnuvada en azından yarı final oynayabiliriz.
Hatta ben Türk oyuncusunun yatkınlık anlamında kusursuz yaratıldığına, fakat geriye kalan psikolojik ve eğitim faktörleri sebebiyle belirli bir yaştan sonra geride kaldığına yürekten inanıyorum. Bunların hepsi aynı futboldaki Miroslav Klose'nin 22 yaşından sonra profesyonel futbola başlamasıyla birlikte kafalarına "DANK" edip oluşturdukları Alman devrimini bizim de örnek alarak yapmamızla başlayabilir. Ve işin acı yanı şu ki, yukarıdaki bütün akademi projeleri sadece 1 adet Emenike parasına yapılabilir.
Yüksek Seviye Futbol serisinde, sonraki yazılarımda o kupanın en güçlü ekipleri olan Almanya, Brezilya, Amerika, Norveç takımlarının Alman Futbol Federasyonu tarafından yapılan analizlerini yükleyerek inceleyeceğim.
alperyaydan@gmail.com
Bir sporcunun, fiziksel veya zihinsel performansını artırmak amacıyla, yasaklı kimyasal madde veya ajanları, çeşitli yöntemler kullanmak suretiyle vücuduna almasına doping denir.
Futbol bir takım sporu olmasından dolayı dünyadaki talebin ve rekabetin en yüksek olduğu spor dallarından biridir.Dolayısıyla futbolcu olmak isteyen sporcular gelişimlerinde destekleyici unsurlardan yardım almalıdırlar.
Sunucu pozisyonda heyecanla haykırır; "Nefis bir şut, kaleci son anda kurtardı. Son anda" Peki gerçekten öyle mi?
Neymar