Tutku, azim ve tevazu... Totti'nin hikayesi her sporcu adayının defalarca okuması gereken bir hikayedir.
Roma'nın gelir seviyesi en düşük mahallelerinden biri, Porta Metronia'da yağmurlu bir akşam... Taştan yapılmış kaleler ve yamalı bir futbol topunun peşinde koşturan küçük çocuklar... Topun ıslak sokakta çıkardığı sesi ve çocukların bağrışmalarını evlerden birinin camından çıkan şu ses bölüyor: "Francesco, ne derslerine çalışıyor, ne de yemek yiyorsun. Artık eve gel!" Ama sese kulak veren yok! Francesco bu sesi duymazdan geliyor, çünkü arkadaşları onun ismini Giuseppe olarak biliyor. Çünkü Roma'nın efsane ismi Giuseppe Giannini gibi olmak istiyor. Annesi, onu eve getirmek için son bir kez sesleniyor: "Francesco, gelirsen seni semtin takımına yazdıracağım."
"Güzelliğin futbol sahasına indiği an, Totti'nin kramponlarını giydiği andır", "Totti yeşil sahanın Roma imparatorudur" dedikleri Francesco Totti, 1960'da inşa edilen ve 82.887 taraftar kapasitesi olan Roma Olimpiyat Stadı'nı en çok dolduran isimdir. Çünkü Olimpiyat Stadyumu, daha önce hiç olmadığı kadar yoğun şekilde bir oyuncuya sevgi duyuyordu. Her maçta ona özel pankartlar hazırlayan taraftarlar, Totti'ye yaşından da feyz alarak "Küçük Prens" lakabını takıyordu. O da bu lakabın hakkını verircesine 1998-99 sezonunun ardından İtalya'da yılın genç oyuncusu seçiliyor ve o genç yaşına rağmen takım kaptanlığına kadar yükseliyordu. Ve bir zamanların efsanevi Roma kaptanı Giuseppe Giannini, "O benim Roma topraklarındaki tek veliahtım." diyerek Totti konusunu özetliyordu.
Hemen hemen hepsi dünyanın en iyi liglerinde en iyi takımlarında oynadılar. Milan'lı Maldini, Liverpool'lu Gerard, Barcelona'lı Puyol, Manchester United'lı Giggs, Liverpool'lu Carragher, R.Madrid'li Casillas, Barcelona'lı Xavi, Manchester United'lı Neville...
Bu isimlerin ortak noktası kariyerleri boyunca futbola başladıkları kulüpten başka bir kulüpte forma giymemiş olmalarıdır. Her sene, isimleri dünyanın diğer gözde kulüpleri ile anılsa da, onlar aşık oldukları renkleri asla terk etmediler. Bu isimlerin arasına girmiş futbolculardan birisi de Roma'nın kalbi, şehrin son gladyatörü Francesco Totti'dir.
Yaşamının yarısından fazlasını Roma'ya adamış altın çocuk. Tribünlerde fanatik bir taraftarken, 16 yaşında giydiği Roma formasıyla tüm dünyanın tanıdığı bir yıldıza nasıl dönüştüğünün hikayesidir bu.
Henüz dokuz aylıkken tanıştığı meşin yuvarlakla, çocukluğunda da bir gün hayatının tümü olacakmışcasına oynadı Totti. Yaşıtları çizgi film izlerken, o devamlı futbol topunun peşindeydi. Ağabeyi Riccardo'nun arkadaşlarının arasında fiziken ezilirdi, ama bu durum pek de umurunda değildi.
Annesi verdiği sözü tutu ve 1984 yılında, sekiz yaşındayken, ağabeyi Riccardo ile birlikte Francesco'yu semtin takımı olan Fortituda'ya yazdırdı. Artık çok mutluydu. Scoutlar Totti'nin Milan altyapısına kazandırılması için işlemleri başlatmaya hazırdı. Eğitim masrafları, kalacak yer ve tabii ki ülkenin en büyük kulüplerinden birinin formasını giyme şansı. Ancak anne buna karşı çıktı. Onu bu kadar erken yaşta yanından ayırmak istemiyordu.
Roma kulüplerinin onu fark etmesi de uzun sürmedi. Önünde iki seçenek vardı; Lazio ya da Roma!
Totti daha sonra o günleri şu sözlerle anlatacaktı. "Annem ve babam Roma ya da Lazio'dan birine gidebileceğimi söyledi. Ardından annem tuttuğum takım olan Roma'yı seçti. Eğer Lazio'yu seçseydi sanırım onu asla affetmezdim!"
1989 yılında hayallerine kavuştu ve Roma'nın genç takımına transfer oldu. Orta sahanın ortası, forvet arkası ve İtalyanların trequartista dediği, gole dönük 10 numara pozisyonlarında şans buldu.
16 yaşına kadar minik takımda oynayan Totti'nin artık bir üst kademeye çıkması gerektiğini düşünen antrenörler onu genç takıma yükseltti. Öyle bir yükselişti ki bu, durmak bilmiyordu. 1993 yılında daha 17 yaşındayken takımın teknik direktörü Vujodin Buskov, her geçen gün daha çok çalışan Totti'yi A takıma aldı.
Carlo Mazzone'nin takımın başına gelmesiyle daha çok maça çıkacaktı Totti. 4 Eylül 1994'te daha 18'ine bile girmemiş altın sarısı saçlı çocuk, takımın ilk 11'inde yer buldu. Foggia ile oynanan sezonun açılış maçında, altı pas çizgisinin oradan kendisine gelen topu sol ayağıyla filelerle buluşturuyordu. "O andan sonrasını hayal meyal hatırlıyorum" diyor Totti. Kariyerinin ilk golünden sonra yaptığı tek şey de zaten pek hatırlamak istemeyeceği cinstendi: Şuursuzca sağa sola koşmak!
Totti için hemen her sezon sonunda, ya da devre arasında bir çok transfer haberi çıktı. Transfer listesine girmediği kulüp kalmadı. Hatta başkan adaylarının kongrelerde en büyük kozu oldu. Real Madrid, Barcelona, Manchester United, Inter ve Milan gibi kulüpleri yönetmek isteyen milyar Euro'luk adamlar "Bizi göreve getirirseniz Totti'yi transfer edeceğiz." diyerek kongrede heyecan kasırgası estirdi. Ancak Totti anneannesine verdiği sözü ve Roma'ya olan bağlılığını asla sorgulatmadı. Bu yüzden kimse O'nu Roma'dan koparamadı...
Anneanne korkusu işte! Fanatik anneanne 1989'da Roma futbol takımının kapısından giren torununu karşısına oturtarak "Evlat dinle. Bundan böyle Roma'dan başka takımda oynamayacaksın. Tamam mı?" diyerek kestirip atmış. O sözün üzerinden, yani yaşamının sonuna kadar Romalı kalacağını haykırdığından bu yana çeyrek asır geçti.
Çok iyi bir futbolcu olduğu için mi, yoksa karizması yüzünden mi, siz karar verin, ama Çizme'nin en çok sevilen futbolcularının başında geldiği kesin.
Totti'nin bu kadar yoğun bir aşk ile sevilmesinin aslında birden fazla nedeni var. Sakat ve cezalı olduğu maçları, küçükken babası ve ağabeyiyle gittiği güney tribününde izlemektedir. Haliyle Romalı taraftarlar onu tribünlerin saha içindeki aynası olarak görmektedir. Nasıl 90 dakika boyunca taraftarlar tribünde susmuyorlarsa, 90 dakika saha içinde canını dişine takarak oynayan Totti'leri vardı.
Totti de bu aşka karşılıksız kalmadı. Roma'nın ezeli rakibi Lazio ile oynanan bir karşılaşmadan sonra, "Sizi yine alaşağı ettim çocuklar!" anlamına gelen, "Vi ho purgato ancora" yazan tişörtünü formasının altından göstermesi, Roma tribünlerinde Totti'ye olan sevgiyi inanılmaz boyutlara getiriyordu.
Roma şehrini kuran Remus ve Romulus kardeşlerden sonra Totti, şüphesiz Roma şehri için en önemli karakter. Daha 40'ına gelmeden, 22 yılını verdiği Roma için ise kariyerinin sonuna yaklaşırken şöyle diyor Totti: "Sizi tribünde görüyorum ve beni izlediğinizi hissediyorum. Size kim olduğumu 90 dakika içinde anlatamam, ama bütün yüreğimle doldurduğum bir 90 dakika verebilirim. Bir futbolcu olarak tüm kariyerimi size verdim. Hepinize teşekkür borcum var. Bana birine verilebilecek en saf hediyeyi verdiniz: Mücadeleye devam etme gücü!" Bu sözlerle anlatıyordu Roma'ya olan aşkını.
Ve son sözü O'nu çok yakından tanıyan hocası Giovanni Trapattoni'ye bırakalım.
"Her futbolcunun içinde bir dahi vardır, ama sadece bir Van Gogh (dünyaca ünlü ressam) ve sadece bir Totti var."
b-karababa@hotmail.com
spora erken yaşlarda başlamanın önemi herkes tarafından biliniyor. Peki acaba çocuklar bu yüzden baskı altında kalıyorlar mı?
Amatör ve profesyonel boks nedir? adlı yazımda söz verdiğim konuları, yazmaya devam ediyorum. "Sporcu kimdir?" sorusunun cevabını verebilmek için ilk olarak "spor nedir?" sorusunun cevabını bilmemiz gereklidir. Hemen belirtmeliyim ki, sporu hobi olarak yapanlar benim konumun dışındadır.
Kime sorarsanız sorun "tekmeye kafa uzatmak" iyi bir şeydir. Oyuncunun özverisini betimler. Düşünsenize rakip topa vuracak araya kafa sokuyorsunuz. Yaralanmak pahasına... Bundan daha iyi futbolcu olabilir mi?
Neymar