Arjantinin dünyaya armağan ettigi, fakat futbolcu olmaya pek gönlü olmayan Tangocu... Saha dışında adam gibi adam, saha içinde müthiş bir golcü.
Gabriel Omar Batistuta... (Değerli kardeşim Erdal anısına)
Kimisi hava toplarında rakipsizdir. Oklava gibi vurur. Voleler, rövaşatalar patlatır veya alır topu gider yakalayamazsınız. O, bunların hepsini yapabiliyordu. Gerd Müller'in sinsi fırsatçılığının, Van Basten'in herkesin ağzını açık bırakan gollerinin, Hakan Şükür'ün eşsiz hava hakimiyetinin, Eto'nun topla bir çita gibi hızlanmasının ve Gerard'ın mesafe tanımaksızın attığı şutların bütünüdür Gabriel Batistuta. Aklınıza gelebilecek, hatta gelemeyecek her türden gol atabilmiştir Arjantinli yıldız.
Saç rengi dolayısıyla "Gringo" diye seslenilir, 1 Şubat 1969 Avellaneda doğumlu küçük çocuğa. Batistuta'nın futbolculuk öyküsü, "Latin Amerika'da fakirlikten kurtulmak, ailesini geçindirmek için futbolcu oldu", gibi yürek burkan bir hikaye ile başlamıyor. Çünkü "Batigol", başarılı bir öğrencidir ve Tıp fakültesini kazanmıştır.
Okul parasını denkleştirebilmek için futbol oynamaktadır. Ancak farklı yeteneklerinin olduğu kısa sürede farkedilir ve18 yaşında da büyük kente kaçırılıp profesyonelliğe adım atması sağlanır!
Batistuta'nın futbolculuk hikayesinde olmayan şeylerden biri de büyük futbol tutkusudur. Zira, futbolu bir hobi olarak görüp, asla kendisini bir futbolcu olarak düşünmeyen, bu yüzden Newels Old Boys'tan gelen profesyonellik teklifini şakacıktan kabul eden, işlerin gayet ciddi olduğunu anlayınca da babası izin vermesin diye dua eden biri o.
Soyunma odasını terk ettiği andan itibaren futbol konuşmaktan nefret etmesinin ardında yatan sebep bu belki. Biyografisini yazan yazarın anlattığına göre, ailesinden ve Arjantin'den bir hafta boyunca konuşmuşlar, ama konu futbola gelince sesi kesilmiş. "Kayıtlar arşivlerde, orda bulabilirsin" diyerek kestirip atmış.
1991 yılında Batistuta, 6 golle Arjantin'in Copa Amerika'yı kazandığı turnuvanın gol kralı olmuştu. Haliyle, uzun zamandır Arjantin'den hayali kurulan bir golcünün çıkmasını bekleyen Avrupalılar Bati'nin menajerinin kapısını çalmaya başlamışlardı.
İspanya'dan Real Madrid ve Barcelona ilgileniyordu Bati'yle. Fiorentına başkanı Cekhi Gori de farkına varmıştı Bati'nin. Yıllardır bu teklifin hayalini kuran Batistuta'yı ikna etmesi hiç de zor olmadı Fiorentina başkanının.
Yeni bir ülke, yeni bir takım, yeni bir şehir ve büyük kısmının ayrı dilleri konuştuğu yeni takımı... Herşey çok zordu başlangıçta Bati için. Ama ne olursa olsun her zaman çok doğallıkla ve çok kolaylıkla yapabileceği şeyi yapıp, gollerini bir an önce atmaya başlaması gerekiyordu.
Zor günleri atlattıktan sonra, Bati, yavaş yavaş herşeyi tersine çevirmeye başlamıştı. Onu izleyenler, ondan bahsetmeden duramıyorlardı. Kulaktan kulağa ismi yayılmaya başladı. Tıpkı Arjantinliler gibi, onlar da hasretti böyle bir golcüye. İzledikleri adam, sıradan bir golcü değildi.
Flolansalılar için çok gol attı. Seri B'ye düştüğü zaman bile terketmedi onları. İtalya Kupasını ve İtalya Süper Kupasını kazandırıp, gözleriyle görmelerine rağmen inanamayacakları goller attı onlar için dokuz yıl boyunca.
Hiç kimsenin heykelini, üstelik bir de onlardan değilseniz, öyle kolay kolay dikmezler şehrin ortasına. Batistuta, yaşarken heykeli dikilen nadir futbolculardandır. Fiorentina taraftarı, bir zamanlar Fatih Terim nedeniyle yakından tanıdığımız Artemio Franchi Stadının girişine ve şehrin ortasına, üzerinde "savaş alanında merhametsiz, dışında adil, asla vaz geçmeyen bir savaşçı" yazan yaklaşık üç metre boyunda heykelini dikmişlerdi Batigol'ün..
Fiorentina'da, Batistuta'dan Batigol'e dönüşen Arjantinli yıldız kişisel olarak rakipsizdi, ama artık bir şampiyonluk sevinci de yaşamak istıyordu. Bunu Fiorentina ile yaşamak istiyordu, fakat parçası olduğu takımla bunu yapabilmeleri çok zordu. Başkanından harekete geçmesini istedi. Ama, her sene sezon başında verilen sözler tutulmadı.
Sözler tutulmadığı için çok merak ettiğive fazlasıyla hak ettiği şampiyonluğu yaşamak için taptığı şehri terk etmek zorundaydı. Bati kararını verdi. Tüm Floransa, bu duruma çok üzüldü, ama Bati'ye de hak veriyorlardı. Onlar, bu durumdan başkanı sorumlu tuttular. Bati Roma'ya imza atmaya gittği gün, onlar da başkanın evine molotof kokteyliyle saldırdılar. Çünkü Bati'yi çok seviyorlardı ve gitmesini hazmedemediler.
Romalılar da büyük golcüyü bağırlarına bastılar. İmza törenine 15 bin kişi geldiği için töreni olimpiyat stadına aldılar. Başkent takımı da, Batigol gibi şampiyonluğa hasretti. Onlar da Bati gibi çok istiyorlardı sampiyonluğu ve teknik direktör Kabulo da yeniden dünyaya kendini kanıtlama peşindeydi.
İlk sezonunda, Roma'da, bazı maçlarda sakatlığından dolayı oynayamasa da 20 gol atıp Roma'yı adeta tek başına şampiyon yaptı. Ama o sezon oynanan Roma Fiorentina maçı hiç unutulmadı.
Batistuta'nın futbolculuğu zaten tartışılmaz. Biraz da işin adamlık yönüne bakacak olursak, Bati, futbolu para ya da şöhret için oynamıyordu. Tek amacı, oynadığı futboldan zevk almak, takımdaşlık duygusunu yaşayabilmekti. Fiorentina'nın en kötü zamanlarında da gelen milyon dolarlık teklifleri reddetmesinin ardında yatan buydu sanırım.
Roma'ya transferinden sonra Fiorentina'ya karşı ilk maç; Terim'in Fiorentinası direniyor, ancak bitime 5 dakika kala, Arjantinli harika bir golle eski sevgilisiyle tüm yollarını ayırıyor. İşin gerçek yüzü, üzerine çullanan Romalılar kalkınca görülüyor ki; Batistuta ağlıyor.
İşte tam da o göz yaşlarında, futbolu metalaştıran, sadece basit bir pazar aracı haline getirenlere karşı duruşu, futbolun sadece bir oyun olmadığını gösteren bir şeyler olsa gerek. Ve aslında karakter örneği gösteren bir futbolcunun adamlığıdır.
Batistuta, kendine özgü, köşe bayrağını kaldırarak zaferini kutlama şeklini ritüel haline getiren ve her pozisyonda rahatlıkla gol atabilen, Arjantin Milli Takımının 9 numaralı formasıyla bir nesli etkilemiş olan ve hayalleri uğruna yorulmadan mücadele eden bir futbolcuydu.
Bulunduğu takıma güç ve ilham veren Batistuta’nın gol sevinçleri de, futbolundaki güç ve ihtişamı simgeliyordu adeta.
Ama o artıkbir efsane. Asla unutulmayacak, nesilden nesile aktarılacak bir efsane. Seri A'daki 100. golünü attıktan sonra, Fiorentinalı taraftarların hep bir ağızdan söylediklerı gibi; Yüzlerce kez teşekkürler Bati, futbolun aslında ne olduğunu gösterdiğin için.. Teşekkürler Bati, bana futbolu sevdirdiğin için. Seni asla unutmayacağız özel insan.
b-karababa@hotmail.com
Aslına bakarsanız hepimiz küçük veya büyük yaralanmalar sonucunda eklem açıklığımızı veya hareket kabiliyetimizi belirli oranlarda kaybedebiliyoruz.
İnsan vücudu, fizyolojik, psikolojik ve sosyolojik bir yapı bütünlüğü üzerine kurulu, dengeli ve bu üç özelliğin ortak çalışmasıyla meydana gelmiş muazzam bir yapıdır. Bu birbiriyle tam uyumlu ve dengeli çalışan yapı sayesinde sağlıklı bir yaşam sürdürülebilir.
Altyapı denildiğinde Barcelona'nın La Masia'sı hakkında övgü cümleleri kurmak adettendir. Peki Barcelona altyapısı gerçekten harika mı?
Cristiano Ronaldo