Bu yazının önceki bölümü için tıklayın
Yavaş yavaş da olsa, ivmelenen bir durumun yoksa hiç kusura bakma; hızına çok güvenen, ama kaplumbağaya yenilen tavşana benzersin.
Biraz kitap okumuş gözleri yorulmuştu.. Uyku vaktinin yaklaştığı, o an canının başka hiçbir şey istemediğinden anlaşılıyordu.. Tam uykuya dalarken, aklına bir boksörün rakibini nakavt edeceği anda karısıyla maçtan 1gün önce yaşadığı tartışmayı hatırladığı hikayesi geldi.. Boksör maçı kazandım dediği sırada rahatlamış, kasları gevşemiş, konsantrasyonunu yitirmiş.. Ve ceza kesilmiş; BAM!!! Yere düştükten sonra ilk hatırladığı, hakemin başucunda kalan son 10 saniyeyi kendisi için saydığı idi. Dört,beş, altı, yedi..
Yolda yürürken, yemek yerken, ders çalışırken, iş veya spor yaparken.. Yaşamın her safhasında, bulunduğun ortam ve eylemler içinde motive olmuş bir hale bürünmelisin! Disiplinle başlanan ve devam eden eylemlerin başarıya ulaşma oranı takdir edersiniz ki, diğerlerine göre daha fazladır.
Kimse, istediği hedefe şans faktörünü kullanarak gitmez. Eğer öyle olsaydı, Thomas Edisson bir buluşu için bazen 2000 kere deneme yapmaz, bir kaç denemeden sonra durur ve "şansım yok" derdi. Eğer Zlatan İbrahimoviç, zaten iyi olan şut özelliğini en iyisi yapmak için antrenmanlardan sonra 1 saat ekstra şut antrenmanı yapmasaydı, bugün hayranlıkla izlediğimiz gollerini göremeyecektik. Michael Phelps, yılın 365 gününü suda geçirmeseydi tarihe geçemeyecekti.
Evet, bahsi geçen bu örnekler , belli ki kendilerini bir amaca adamış ve sadece buna odaklanmışlardı. Asla, seçilmiş insanlar değillerdi. Özel değillerdi. Onların da çocukluk yılları, idolleri oldu. Onlar da uyudular, nefes aldılar, güldüler ve ağladılar. Çıktıkları yolun sonunda varacakları yere inandılar. Başladılar ve karalı şekilde devam ettiler. Evvela kendilerini, daha sonra da çevrelerini aydınlattılar, yaktıkları ışıkla.
Neden hala kararsız kaldığını, aslında sen de anlayamıyorsun değil mi? Bu kadar motive edici örnekler varken ve sen bunlara tek hamlede ulaşabiliyorken. Neden??
Milyonların idolü olmana gerek yok. Belki sen, okulun yakışıklısı Sercihan’a, belki sokakta top oynayan Teoman’a, öğretmenin Ayşegül Hoca’ya, bakkal Yavuz’a idolsun. Bilemezsin!
Yavaş yavaş da olsa, ivmelenen bir durumun yoksa hiç kusura bakma; hızına çok güvenen, ama kaplumbağaya yenilen tavşana benzersin. İstediğin noktaya gelemez, akıntıya kürek çekmek misali uğraşır durursun.
Bu, damarlarında gezen kandan aldığın kudrete bağlı bir şeydir. Ya istersin, ya istemezsin. Ya savaşırsın, ya vazgeçersin. Siyah ve beyaz olabilirsin. Griye doğru bir geçiş olursa her zaman başladığın yere daha yakın sayılırsın.
Kendi yaşamındaki ertelemeleri artık bir kenara bırakma zamanı. Ne istediğini biliyorsun ve formül basit. Basit, yalın ve sürekliliği olan bir plan. Eğer bana kendini en sade şekilde anlatmazsan, sana aktaracaklarım, yazısını okuyamadığın doktor reçetesi gibi anlamsız gelir. Doğru kapıyı çaldığında, doğru adımı atmazsan, bundan sonraki tüm adımların yanlışları tekrar eder. Ve değerli okurum. Doğru kapıyı çaldın! Şimdi doğru adım için HAZIR MISIN?
(devam edecek..)
b-karababa@hotmail.com
İyi bir şutörün takımın en iyilerinden olması gerekir. Takımda en az hata yapma lüksü olan oyuncu takımın şutörüdür.
Şişman çocuk, kilolu çocuk ve çocuk şişmanlığı sorunları yasak listesi ile değil spor ile giderilmelidir.
Altyapı denildiğinde Barcelona'nın La Masia'sı hakkında övgü cümleleri kurmak adettendir. Peki Barcelona altyapısı gerçekten harika mı?
Arsene Wenger