Dünyanın en önemli karşılaşmalarından biri de Superclasico yani Arjantin'in Boca Juniors ve River Plate takımları arasında oynanan maçlarıdır.
Boca Juniors 3 Nisan 1905’te 1 İrlandalı, 2 İtalyan ve 3 Arjantinli genç tarafından Buenos Aires’in La Boca semtinde kurulur. Zaten Boca ismi de buradan geliyor. Bu 6 genç, o zamanlar İngiliz demir yolları tarafından Arjantin’de inşa edilmekte olan istasyonda çalışan işçilerdir.
Takımın ilk renkleri pembe, siyah ve beyazdı. Ancak 1906 yılında Boca, aynı renklere sahip bir başka takımla karşılaşınca, takımın renklerinin değişmesine karar verilir. Genç patronlar kulübün yeni renklerini belirlemek konusunda anlaşamayınca La Boca limanına yanaşacak ilk geminin üzerinde bulunan renkleri kullanmaya karar verirler. Yanaşan ilk gemi bir İsveç gemisidir ve kulübün renkleri de dolayısıyla sarı ve mavi olarak belirlenir.
Kulüp tarihinde çeşitli sebeplerden dolayı toplam 5 kez amblem değiştirilir. 1955 yılında kulübün 50. Yıl kutlamaları sebebiyle takım ambleminin yanına yapraklardan oluşan bir motif eklenir. 1970 yılından itibaren ise her kazanılan şampiyonluktan sonra takımın amblemi üzerine bir yıldız eklenir. Ancak 2007 yılında yıldız sayısının bir hayli fazlalaşması nedeniyle her 10 yıl için bir yıldız sistemine dönülür. Yani şu anki amblem üzerinde sadece 3 yıldız bulunuyor.
Maçlarını yaklaşık 60.000 kişilik La Bombonera stadında oynayan Boca Juniors, Maradona, Riquelme, Tevez, Martin Palermo gibi yıldızları dünya futboluna kazandıran takım olarak da bilinir.
25 Mayıs 1901 yılında Buenos Aires’te kurulan River Plate kulübü, ismini Uruguay ile Arjantin arasında kalan Rio de la Plata nehrinden alır. Hikayeye göre kulübün kurucularından Martinez, Buenos Aires limanında futbol oynayan gemi işçilerini izlerken, üzerinde River Plate yazan sandıkları görür. O sıralarda kulübün ismi henüz belli değildir. Bunun üzerine kulübün isminin River Plate olmasına karar verilir.
Kulübün 80’li yıllardaki başarısı ve o zamanlar dünyanın en pahalı kadrosuna sahip olması, Los “Millioneires” yani milyonerler lakabı ile anılmasına neden olur. İlgisi var mıdır bilinmez, ama günümüzde de River Plate’i destekleyenlerin büyük çoğunluğunu Arjantin’in zengin kesimi oluşturmaktadır.
River Plate, aynı zamanda formasında bulunan kırmızı renkli kuşak nedeniyle “La Banda” takma adıyla da bilinmektedir.
Maçlarını oynadığı El Monumental stadı, aynı zamanda Arjantin milli takımının maçlarına da ev sahipliği yapmaktadır. Takımın popülaritesi nedeniyle maçlara bilet bulmak neredeyse imkânsızdır. Özellikle de Boca Juniors maçları için…
Ortega, Crespo, Saviola ve Di Stefano gibi yıldızları dünya futboluna hediye eden River Plate oldukça iyi bir altyapıya da sahiptir.
Arjantinli gazeteci Herman Soro, ülkesindeki futbol gerçeğini “Güney Amerika’da futbol, bir ölüm-kalım meselesedir. Avrupa’da taraftarlar normal bir yaşam standartıyla mutlu olabilirler, fakat Arjantin’de mutlu olanlar sadece tuttuğu takımın son maçından galibiyetle ayrılanlardır” sözleriyle ifade eder.
Gerçekten de ülke ekonomisinin yerden yere savurduğu Arjantinliler için mutluluğun yakalandığı yer tango pistleri değil stadyumlardır. Boca Juniors ve River Plate.
Aynı tarihte (1905) kurulan iki kulüp taraftarlarının takım seçimi konusundaki kriter en basit anlatımıyla sınıf farkıdır. Zengin ve orta sınıfın “şımarık çocukları” River Plate ve alt sınıfın takımı Boca Juniors. Boca-River, bir kimlik savaşıdır aynı zamanda. Boca, Arjantin’de enflasyon canavarının midesinde öğütülen insanların, işçilerin takımıdır. Riverlılar için futbol bir sanat, Bocalılar için ise bir güç gösterisidir.
Bocalılar, River taraftarlarına tavuklar diye seslenirken, "milyonerler" lakabıyla da bilinen River taraftarı buna karşılık Bocalıları, lağım kokan La Boca sokaklarını kastederek, "gübre toplayıcıları" diye tanımlar.
Superclasico, aynı zamanda spor endüstrisinin iki devinin de savaşıdır. Nike'ın sponsporluğundaki Boca’ya karşı, Adidas formalarıyla River Plate. Bir Boca taraftarı için Adidas’tan herhangi bir ürün almak, hatta ve hatta Adidas mağazasına girmek kulübe ihanettir. River Plate taraftarı için ise sarı ve lacivertin günlük hayatta bir araya gelmesi imkansıza yakındır.
Bir Boca, ya da River taraftarı için önemli olan şey, Superclasico’da alınacak bir galibiyettir. Superclasico kazanılmadan ulaşılan bir şampiyonluk kimsenin umurunda değildir. Arjantin futbolunun bir numaralı idolü Maradona, Boca Juniorslular için en büyük övünç kaynağıdır.
River Plateliler, her zaman göze hoş gelen, hücum futbolunu kendilerinin oynadığını, Boca’nın ise sahada kavga ederek maç kazandığını savunurlar. Bunun haklı bir delili de, aslında ülkenin futbol tarihinde gizlidir.
1978 Dünya Kupası finallerinde Arjantin Milli Takımında bir tek Bocalı oyuncu bile kadroya girememiştir. River Platelilerin ilahları, Passarella ve Mario Kempesli Arjantin, Dünya Kupasını kendi stadları El Monumental’de kaldırmıştır. Buna rağmen 1986 Dünya kKupası, Bocalıların ilahı Maradona'nın tartışmasız performansı ile kazanılmıştır.
Anlatılan bir hikayeye göre; fanatik bir Boca taraftarı ölüm döşeğindedir ve etrafındakiler son isteğinin ne olduğunu sorar. Taraftar da "tabutumu river bayrağı ile sarın" diye karşılık verir. Etraftakiler şaşkınlık içerisinde durumu çözmeye çalışırlar ve nedenini sorduklarında, aldıkları yanıt "bizimkiler River'dan bir kişi daha eksildi sanıp sevinsinler" şeklindedir.
River Plate'in, Boca'yı 2-0 yendiği bir maçtan sonra River taraftarları galibiyetin coşkusuyla taşkınlık yapınca bunu kendine yediremeyen Boca taraftarı 2 tane River taraftarını fena şekilde döverek "şimdi durum berabere 2-2" diye duyuru yapmışlardır.
Tangocuları, hayatın her alanında bu rekabeti yaşarken görmeniz mümkündür.
b-karababa@hotmail.com
Bayram sabahına bir gün kala sabah giyeceği elbiselerini hazırlayan çocuk gibi heyecanlıydı o gece.. Midesindeki yanmayı hissetti!
özellikle sporcular için yağsız, kaslı ve güçlü bir vücuda sahip olmak çok önemlidir. Sportif bir vücuda sahip olmak için ise, doğru beslenmek gerekir.
Altyapı denildiğinde Barcelona'nın La Masia'sı hakkında övgü cümleleri kurmak adettendir. Peki Barcelona altyapısı gerçekten harika mı?
Pavel Nedved