Futbolda en önemli kavramlardan bir tanesinin kuvvet olduğu konusunda hem fikiriz. Peki kuvvet nedir? Hangi temel bileşenlerden oluşur? Ve futbolda kuvvet mevkiilere göre nasıl özelleşme gösterir? Bu yazımızda “futbolda kuvvet” kavramını inceleyeceğiz.
Bir futbolcunun kuvvetli olması gerekliliği sürekli dile getirilmektedir. Fakat bunun nasıl bir kuvvet olacağı ve hangi yoldan oyuncunun "kuvvetli" hale getirileceği pek bilinmez. Konumuza girmeden önce genel kuvvetin tanımına bir bakalım;
Kabaca kuvvet; uygulanabilecek en büyük çaba ile bir kas grubunun bir dirence karşı koyabilme yeteneğidir.
Bunu futbola uyarlar ve "futbolda kuvvet neden önemlidir?" sorusunu sorarsak, futbolda kuvvet;
konularında hareket gereksinimi yönünden önemlidir.
Kalecilerde ise kuvvet;
noktasında önemlidir.
Bunların yanı sıra, tüm mevkiiler için çevresel koşullarla mücadele (Çamurlu sahalar, bozuk zeminler, sert hava koşulları, aşırı soğuk veya aşırı sıcak gibi) edilebilmesini sağlamaktadır.
Futbolda kuvvetin mevkiilere göre farklılık gösterdiğini hepimiz biliyoruz. Oyun içerisinde genel olarak mevkiilerin karakteristik özelliklerine bakıldığında defans, orta saha ve hücum oyuncularının 90 dakika boyunca verdikleri mücadeleler ve oyun senaryoları birbirinden farklı olmaktadır. Bundan dolayı kuvvet farklı mevkiilerdeki oyuncularda farklı şekillerde özelleşme göstermektedir. Aşağıdaki tabloda bunu gözlemleyelim;
Kuv=Kuvvet
Day= Dayanlıklılık
Tabloya göre mevkiileri tek tek yorumlayalım:
Kaleciler tabloya göre anlık olarak yüksek sürate ve pozisyona göre kuvvete ihtiyaç duyarlar. Bunun yanı sıra dinlenmek için (top rakip sahadayken veya farklı dinlenme senaryolarında) daha fazla zamanları vardır. Bu yüzden dayanıklılık özelliğinin diğerlerine göre daha az olması kabul edilebilir görünmektedir.
Tabloya göre defans oyuncularının Sürat ve Dayanıklılık noktasında temel bir standarda ulaşmaları gerekir. Bu standart 90 dakikalık oyunu Sürat ve Dayanıklılık açısından sorunsuz tamamlayabilecek kadar olmalıdır. Fakat defans oyuncularının en fazla ihtiyaç duydukları ve kullandıkları özellik Kuvvet olarak gösterilmiştir. Bunun nedeni 2'li mücadelelerin sıklığı ve top kazanma veya uzaklaştırabilme gerekliliği olabilir.
Orta saha oyuncuları 90 dakika boyunca oyunun içerisinde kalmak zorundadırlar. Bu yüzden orta sahaların dinlenmek için diğer mevkii oyuncularına göre daha az zamanları vardır. Ve orta sahada çoğu zaman, 2'li mücadele sayısı rakip oyuncunun teması olmadan topla oynama sayısından daha azdır. Bu yüzden orta saha oyuncuları kuvvet özelliğinden daha fazla sürat ve dayanıklılığa ihtiyaç duyarlar.
Forvet oyuncuları, orta sahalara göre daha az topla oynarlar. Fakat daha iş bitirici ve kesin olmak durumundadırlar. Ve orta saha oyuncuları ile kıyaslandığında “rakip temaslı oyun” ihtimali forvet oyuncularında daha fazladır. Bu yüzden forvet oyuncuları Kuvvet ve Sürat özellikleri açısından yüksek olmalıdırlar. Dinlenmek için orta saha oyuncularına göre daha fazla zamanları olduğundan dolayı daha rahat toparlanabilirler. Bu yüzden dayanıklılık özelliklerinin Kuvvet ve Sürat kadar yüksek olmasına gerek yoktur.
TFF futbol gelişim direktörlüğünün “futbolda kuvvet fazı” ile ilgili yayınladığı bu tabloda olması gereken bileşenler ile ilgili açıklama yukarıdaki gibidir. Fakat futboldaki Alman devriminden sonra benim şahsen gözlemlediğim şey, kesinlikle tabloda gösterildiği gibi mevkiilerde kuvvet özelleşmesinin gerekliliği yanında “en üst düzey” futbol oynayabilmek için üçgenin içerisindeki yuvarlak kuvvet, dayanıklılık ve sürat eğrisini üçgenin EN ORTA NOKTASINA DENGELİ BİR ŞEKİLDE GETİRMEK GEREKLİLİĞİDİR.
Bunu elit futbolcu adayı kardeşlerimize bir kaynak gösterebilmek açısından sayısallaştırmak gerekirse;
Futbol gelişim direktörlüğümüzün yayınladığı tablodaki özellikleri 10'ar birim olarak alalım.
Bir futbolcunun maximum kazanbileceği değer
olsun.
Direktörlüğe göre bir orta saha oyuncusunun
olduğu taktirde bunu yeterli görmektedir.
Fakat günümüz yüksek seviye futbolunda ve özellikle ALMAN takımlarında gözlemlediğimiz kadarıyla “üst düzey bir orta saha oyuncusunun”
olmalıdır.
Günümüz en üst düzeyde futbolu
durumunu BANA GÖRE artık kabul etmemektedir.
TFF futbol gelişim direktörlüğünün yayınladığı bu tablodaki “kuvvet” fazındaki özelleşmelere aynen katılıyorum. Fakat oranlara katılmıyorum.
Sonuç olarak yüksek seviye futbol oynamak isteyen bir oyuncunun, kuvvet, sürat ve dayanıklılık fazlarından 3'ünü de dengeli bir şekilde en az 10 üzerinden 8 birime kadar geliştirmesi gerekmektedir. Bu seviye, oyuncuyu dengeli bir oyun oynayabilen, bir çok mevkiide görev yapabilen standart yüksek seviye futbolcu adayı haline getirecektir. En üst düzeyde özelleşme ise, ancak bu rakamların üzerlerine çıkarak mümkün olacaktır.
Philip Lahm ve Mario Götze örneğini ele alalım. Bu 2 oyuncu temelde fiziksel özellikler bakımından birbirine yakın oyunculardır. Yani bu 2 oyuncuda da dayanıklılık, kuvvet ve sürat 10 üzerinden 8-9 birim olarak “DENGELİ” bir şekilde bulunmaktadır. Fakat burada Lahm'ı Lahm yapan nokta Kuvvet ve Süratinin 8 olmasının yanında “Dayanıklılık” özelliğinin 10 hatta 11 olmasıdır. (11 seviyesi o noktada eşsizliği anlatmak için betimlenmiştir.) Lahm'dan 90 dakika değil 180 dakika boyunca aynı dengeli oyun performansını alabilir ve bu performansı yılda oynanan yaklaşık 50 ve üzeri maçın sakatlık olmadığı sürece tamamında alabilirsiniz. İşte bu özelleşme onu Dünya Şampiyonu takımın kaptanı ve UEFA 2014 yılının ilk 11'ine seçtiren özellik ve diğer oyunculardan ayıran nokta olmuştur.
Mario Götze'yi temel anlamda incelediğimizde ise, Götze'nin de benzer şekilde, dayanıklılık ve kuvvet özelliğinin en az 8 olduğunu verdiği performanslardan gözlemleyebiliriz. Fakat Götze'yi diğerlerinden ayrıştıran noktanın, kendisinin sürati ve bir anda iş yaparak pozisyonu golle veya asistle sonuçlandırabilmesi olduğunu anlayabiliyoruz.
Şöyle ki, Götze aynen Lahm'da olduğu gibi dayanıklılık ve kuvvetini elit futbolcu düzeyi olan 8-9 düzeyine getirmiştir. Fakat onu eşsiz yapan sürat özelliğinin 10 hatta 11 olmasıdır. Bu özelliği sayesinde 2014 Dünya Kupası finalinde Arjantin karşısında attığı golle ülkesini Dünya Şampiyonu yapmıştır. Aşağıdaki videoda takımını dünya şampiyonu yaptığı golü tekrar tekrar izleyin. Golden önce yaptığı koşudaki sürati, kontrol ve vuruşu yaptığı toplam süre gerçekten “EŞSİZ'dir. İşte bu eşsizlik Götze'yi ve Alman futbolunu dünyadaki “Eşsiz” yerine götürmüştür.
Sonuçta, yüksek seviye futbol adayı oyuncularımızın bu yoldan gitmeleri gerektiğine tüm kalbimle inanıyorum. Bu noktada TFF futbol gelişim direktörlüğüne yapacağım nacizane küçücük bir eleştiri şudur. Yıl 2015 olmuşken, halen eski usül futbol gelişim slaytları ile oyuncuların mevkiilere göre özelleşmeleri gereken kuvvetleri yukarıdaki şekilde anlatmaktalar. Siz genç futbolcu adayları için dileğim ve önerim, Dünyadaki ve özellikle Almanya'daki futbol standardını takip etmenizdir. Siz genç futbolcu adaylarına tavsiyem global olarak futbol hayatınızı ve antrenman standartlarını Avrupa seviyesine yükseltmeniz olacaktır.
Günümüzde futbolcu adayı sayısının büyüklüğüne bakıldığında, her alanda gösterilerin ve onları sunan kişilerin ne kadar hızlı tüketildiğine baktığınızda, kimsenin her hangi bir oyuncunun maçın 1 dakikalık bölümünde yapacağı muhteşem hareketleri beklemeyeceğini kabul etmeliyiz. Yazarın örnek ve verilerle açıkladığı gibi, A+ diyebileceğimiz oyuncular büyük meziyetleri ve buna karşın büyük eksiklikleri olan kişilerden çıkamaz.
Sadece sporda değil, iş hayatı, özel hayat, sosyal etkinlikler dahil, nerede bir numara olmak istiyorsanız kural çok basittir. "Her şeyi yeteri kadar iyi yap, bir şeyi çok çok iyi yap!". TFF'nin söylediği gibi "Bazı şeyleri yapmasan da olur, bir şeyi çok çok iyi yap" modeli futbolda, sporda, işte, aşkta vs. hiç bir alanda geçerliliği kalmamış eski bir modeldir. Geçerli olan DENGELİ bir yapıda olmaktır.
Örneğin Nasrettin Hoca'nın türbesi TFF normlarında iyi iştir. Kocaman bir kapısı ve üzerinde devasa bir kilidi vardır. Yanları açıktır, ama olsun. Kapı 9, Kilit 10, Çevre duvarları 1 alır.
Hedefi büyük olan genç futbolcular için çok çarpıcı bir örneğin Freestyle futbolcuları olduğunu söyleyebiliriz. Muhteşem hareketler yapabilen, ağzımızı açık bırakan bu oyuncuların hikayelerine bir göz atın, yazarımızı daha iyi anlayacaksınız. Dünyada Freestyle oyuncularının büyük çoğunluğu TFF'nin bahsettiği değerlerde oyunculardır. Futbolun içinde kalamadıkları için eğlence tarafına geçmişlerdir. Boksör olamayıp dublör olmak, yarışçı olamayıp akrobasi pilotu olmak gibi...
Büyük hedefler için her başlıkta dengeli bir oyuncu olmanızı umarız.
Not: Yukarıda incelenen tablo TFF Futbol Direktörlüğünün “Futbol Gelişim” yayınlarından alınmıştır.
alperyaydan@gmail.com
Aslına bakarsanız hepimiz küçük veya büyük yaralanmalar sonucunda eklem açıklığımızı veya hareket kabiliyetimizi belirli oranlarda kaybedebiliyoruz.
Bugün hiç susadınız mı? Eğer susadıysanız bu vücudunuzun susuz kaldığı için size sinyaller gönderdiği anlamına geliyor.Yani vücudunuz sizi onu sulamaya çağırıyor.
Sunucu pozisyonda heyecanla haykırır; "Nefis bir şut, kaleci son anda kurtardı. Son anda" Peki gerçekten öyle mi?
Metin Kurt