Spor yaşamımda edindiğim tecrübeleri gençlerimize aktarmaya devam ederken, sporun olmazsa olmazı olan en önemli konuya gelmiş bulunuyoruz. Konumuz tamamen spor olduğu için, akıl ve zeka konusunda özellikle burada ifade zorluğu bulunduğu gerçeğini göz önünde tutarak felsefeden uzaklaşmak zorunda kalıyoruz.
Yazımız tamamen büyük başarılara odaklı sporcu kardeşlerimize yardımcı olmak amacı taşımaktadır. Bu yüzden akıl ve zeka konusunu sporun içinde kalarak değerlendireceğim. Aktaracağım bilgiler tamamen spor yaşamımda saatlerce hocalarımın, o gün antrenman yapmayarak telkin amaçlı söyleşilerinden zihnimde yer edenlerdir.
Spor yaşamımda öğrendiğim bu bilgilere, ben HAYAT MOTİVASYONU diyor ve öğretenlere, özellikle Bülent SÜMER hocama teşekkür ediyor ve rahmetle anıyorum. O hep derdi ki;
"Herhangi bir probleminizi çözebilmek için güvendiğiniz birinden yardım, yani akıl alabilirsiniz, ama o problemi çözebilmek için asla birinden zeka alamayacaksınız. Sizi o aklı almaya götürecek olan zekanız olacaktır. Çünkü zeka kişiye özeldir. Kişinin aklı motordur, zeka ise o motoru çalıştırmaya yarayan anahtarınızdır."
İnsan vücudu, fizyolojik, psikolojik ve sosyolojik bir yapı üzerine kurulu ve bu üç özelliğin ortak çalışmasıyla meydana gelmiş bir yapıdır. Bu yapıyı işleten, davranışlarını şekillendiren ve bu davranış şekillerinin bir oluşum, bir üst düzey beceri üretmesini sağlayan akıl ve bu aklı da işleme koyarak kendinde bulunan veri deposuna (hafıza) kaydetmesini sağlayan araç zekadır. Şimdi açalım; Akıl ve Zeka nedir? Tabi ki spordaki tarifiyle.
Yapacağı işlerde, zorunlu olan ilke veya kurallara hiçbir güç harcamadan uymalarını sağlayan, bilme düşünme veya olabilecek bir tepkiye karşı hazırlıklı olarak önlem alabilme kabiliyetidir. Yani düşünme, anlama ve kavrama, hatta yeri geldiğinde öğrendiklerini aktarabilme kabiliyetidir.
Akıl denen, yukarıda tarif ettiğimiz kabiliyetin faaliyeti için gerekli olan tüm verileri toplayarak aklın önüne koyan kurumun adı da zekadır. İşte zeka dediğimiz bu kurum, 5 duyu organımızın tespit ettiği, yani algıladığı verileri bir araya getirip toplayan kurumdur. Demek oluyor ki, zeka aklın işletilmesine yardımcı olan bir vazgeçilmez kapasitedir. Bu da akıllı olabilmenin gereken ön şartı olmaktadır.
İnsanın kendisi için önemli olmadığını düşündüğü bilgiler hafızaya kaydolmamaktadır. Örneğin; Bir arkadaşımızın yanında ilk kez tanıştığımız bir kişi bizim için bir anlam taşımıyorsa, bize ismen tanıştırılsa bile genellikle bu kişinin ismini hemen unuturuz. Fakat çeşitli sebeplerden dolayı adını öğrenmek istiyorsak bu bilgi hafızamıza özenle kaydolmaktadır. Gerektiğinde ismi dahil bu kişiyi hemen hatırlarız.
İşte bu durum bize insanın işleyişi bakımından kendine özgü bir zeka ünitesine sahip olduğunun göstergesidir. Buradan çıkışla bir konuya "dikkatlice yoğunlaşmanın" ne kadar önemli olduğunu da anlamış oluyoruz.
Spora başlayacak olan bir sporcu adayına bu bilgiyi antrenman yoluyla öğretilecek becerilerde kullanacağını ve bunları hafızasına kaydederek zamanı geldiğinde işleme koyarak bilinçli bir şekilde vücudunu işletmeye başlayacağı telkinini ilk anda verirsiniz. Performansa yönelik ilk şartlanma burada başlamış olacaktır. Buna MOTİVASYON deniliyor. Bense biraz daha yumuşatarak, buna süper dikkatli olarak yapacağı işe yoğunlaşmak diyorum. Öz güvenin kazanılmaya başlandığı noktada çıkılacak olan merdivenin ilk basamağını atlamak olayı.
Şimdi ise çeşitli karakterler arasında oluşacak geçişi sağlamanın, zeka ile bağlantısı ve bu bağlantıyla yavaş yavaş normale dönüştürülebilen karakterleri inceleyelim. Çocuklarımız veya gençlerimiz arasında çok çeşitli karakterler vardır. İster bireysel ister takım sporu branşlarında olsun arkadaşlık ilişkileri veya ortama uyum sağlayabilme durumları da çeşitlenmektedir. Kimisi kolay uyum sağlar, kimisi ise sağlayamaz veya zorlanır. Bu yüzden daha başlamadan bırakıp gidenler çoktur. Bir iki örnekle bu durumu açıklayabiliriz. Sonunda da, bu çocuk veya gençlerimizle ortak bir yolda buluşabiliriz. Bunu yapabiliriz. Neden? Kabiliyetliyiz, başaracağız. Cevabımız hazır; biz hep beraber bir ekibiz. Hep beraber olmazsa olmazları başaracağız...
Aldıkları eğitim, terbiye ve aile yapısı içindeki huzursuzlukların oluşturduğu olumsuzlukların verdiği ruh haliyle, veya çevre rahatsızlığı düşünülerek dışarıya az çıkarılan çocuklarımızda oluşan olumsuz ruh haliyle, sosyalleşememiş, tutuk veya ürkek (korkak) kalmış, kendine güveni az, tedirgin, rahat ve takıntısız bir düşünce veya eylem geliştiremeyen, çok zeki oldukları halde zekalarının gereklerini yerine getireyen çocuklarımız veya gençlerimiz vardır. Bir hayli de çoktur.
Bu durumun tam tersi olanlar da vardır. Kendine aşırı güvenen, bu yüzden hep dağınık düşünen, aslında mükemmel öneriler ve analizler yapabildiği halde sonuç konusunda gerekli sabrı gösteremeyen çocuk veya gençlerimiz de vardır. Bunlar yaşamlarında asla bir sonuca gitmeyi, disiplinli olmayı beceremezler. Konuşmaları genellikle tenkit ağırlıklıdır. Ayrıca çok zeki oldukları halde sürekli tutarsızlıklar sergileyen, hareketleri hiç te akıllıca olmayanlar da vardır.
İşte bu çeşitlilikleri bir arada tutarak belli bir kurala uyum sağlama yönünde becerikli hale getirerek normal orta bir yolda birleşilerek işletmeye alabilmenin yolu, 5 duyu organına bağlı çalışarak veriler toplayan zeka ile olabilmektedir. Spor kurumu; çok özel dikkat sarfederek topladığı veriler ile, yani antrenman yaparak sadece vücudunu geliştiren değil, kurallara uyma bilincini de oluşturarak yeni bir karakter yaratan, aile içindeki saygın yerini alırken ve topluma girme, girişkenlik, rahat iletişim kurabilme ve sorumluluk bilinciyle dolu, yeni bireyler oluşturmaktadır. Yukarıda anlattığımız sıkıntılı karakterlerin sorunları spor yoluyla kısa zamanda yok edilerek aşılmaktadırlar. Uyum sorunu aşılmıştır. İşte şimdi beraberlik ve ekip olma bilincinin de verdiği rahatlıkla, yaptığı işi kolaylaştırarak yapma, öz güvenin tavan yaptığı bu yerde artık severek sanki bir eğlencedeymiş gibi çalışmaya başlayabiliriz.
Her an, yeni durumlara ve olaylara bakarak, anlama, öğrenme, analiz veya sentez yapma, çabuk sezme, beş duyunun belli ve istenen verimlilikte kullanılması, yapılan her antrenman tekniği veya çalışmalarda dikkatin ve düşüncenin sadece oraya yoğunlaştırılması ve biraz sonra yapılacak zorun başarılması noktasında ayrıntılara dikkat edilmesi, ancak ve ancak ZEKA'nın varlığı ile olabilmektedir.
Bunu öğrenen ve uygulayarak çalışan bir sporcuda, zekasının sağladığı özgüven, performansını da farkında olmadan katlayacaktır. Enterasandır ki, bir süre sonra o sporcu kendisini eski durumuyla karşılaştırdığında tanıyamayacaktır. Aile ve çevre ile olan uyum sorunu da böylece hallolmuş, artık her yerde saygın yerini almış olacaktır. Olaylara dikkatlice yoğunlaşarak yaklaşmayı üst derecede öğrendiğinden tahsil hayatı da muhteşem olacaktır. Örneğin: Dünyanın en zor ve en riskli sporunu yapan Vitali Klitschko bir doktordur.
İşte antrenmanlarını zekalarıyla birleştirebilmek kavramı budur. 5 duyu organınızın topladığı antrenman ve üstün kişilik oluşturma yolundaki mütevazılık içeren veriler ancak zeka yoluyla aklın önüne konularak hafızaya depolanabilmektedir. Bu ise, sizin dikkatinizin ve düşüncenizin yoğunlaştırarak yaptığınız işe dönmenize bağlıdır. Bunu başardığınızda, ki başaramak diye bir şey olamaz, göreceksiniz arka arkaya nasıl başarılar elde ediyorsunuz. Eğer ki, bir terslik varsa o zaman bu terslik sizin uyumsuzluğunuzdandır. O zaman siz istemeseniz de gideceksiniz. Maalesef sporda kaide; "kurallara uyan kalır, uyamayan gider" şeklindedir. Sizin yerinize orada bekleyen biri var, UNUTMAYINIZ!
Not: Sporda aşırı zeka kullanmaya zorlamanın olumsuz yönleri de vardır ki bu durumu ileriki yazılarımızda anlatacağız. Nasıl çözeriz?
1956 doğumlu,Türkiye Spor Yazarları Kulübü (TSYD) ve Fenerbahçe Spor Kulübü Milli Boksörlerinden, 48-51 Kg'da 2 Türkiye Şampiyonluğu, 1 ikinciliği, 1 üçüncülüğü, 2 İstanbul Şampiyonluğu, 1 Batı Anadolu Bölge Şampiyonluğu, Kara Kuvvetleri ve Silahlı Kuvvetler Şampiyonluğunun yanı sıra kariyerinde 164 adet olimpik boks maçı (18 Mağlubiyet) bulunuyor.
Fenerbahçe Spor Kulübü Boks Şubesi tarihindeki önemli boksörlerdendir. Spor alanındaki tecrübelerini sporcu adaylarına aktararak gelişimlerine katkı yapmaktadır.
sinasiyaydan@gmail.com
Futbol, ayaklarla topa vurmak suretiyle yapılan bir spordur. Bu sporda karşı tarafta bulunan kaleye top gönderilerek gol atılır. 2 takım içerisinde en fazla gol atan maçı kazanır. Futbol dışarıdan bakıldığında bu kadar basit görünebilir. Peki fizyolojik olarak incelendiğinde bu böyle midir?
Yağlar enerji üretiminin içerisinde yer alan yapılardır. Soğuğa karşı yalıtımı, yağda eriyen vitaminlerin vücudumuz içerisinde taşınmasını, vücut dokularının yapımını ve sürdürülmesini sağlar, kas sakatlıklarında önleyici görevler alırlar.
Altyapı denildiğinde Barcelona'nın La Masia'sı hakkında övgü cümleleri kurmak adettendir. Peki Barcelona altyapısı gerçekten harika mı?
Gheorge Hagi