Sportistan
Sportistan.com'u otomatik takip etmek için Akıllı Telefonunuza RSS beslemesini alın. http://sportistan.com/rssfeed
Sporla ilgili her konuyu FORUM'da tartışabilir, paylaşımda bulunabilirsiniz. http://forum.sportistan.com

Şampiyonlar Ligi Futbolu ve Kenardakiler

Bu yazıyı paylaş

Tweet It! Facebook
Şampiyonlar Ligi Futbolu ve Kenardakiler

Kuper ve Szymanski'nin birlikte yazdıkları "Futbolun Şifreleri" adlı kitap bence bu alandaki en farklı bakış açısına sahip eserlerden biridir. Kitapta, yazarlar pek çok veri ışığında çeşitli çıkarımlar yapmaktadırlar. Buna göre şampiyonların tanımından, penaltıların gol olması için yapılması gerekenlere kadar ilginç tespitler yer almaktadır.

Yazarların tespitlerinden bence en sarsıcı olanlardan birisi futbolun Batı Avrupa'da oynandığı ve bu Batı Avrupa futbolunu oynamayan bir ülkenin büyük başarılar elde etmesinin mümkün olmadığı tespitidir.

Yazarlar başarı için 3 şart belirlemektedir.

  • nüfus
  • milli gelir
  • Batı Avrupa futbolu oynamak

Kitabın yazım fikri de İstanbul'da oluşmuştur ve yazarlar Türkiye ile ilgili bilgi sahibidir. Yani yabancı bir kitabın çevirisi olmaktan ziyade bilinçli fikirlere sahiptirler. Bana sorarsanız bugün aynı soru sorulsa "İlerlerken nasıl oldu da geri döndünüz, çok şaşkınız" diye cevaplarlar, ama kitabın Türkçe baskısı için 2010 yılında kendilerine yöneltilen "Dışarıdan bakan biri olarak Türk futbolunu nasıl tanımlarsınız?" sorusunu şu şekilde cevaplamışlar: "1980-2001 yılları arasında Avrupa futbolunda, beklenenin en altında performans gösteren ülkelerden biri Türkiye. Oldukça büyük bir ülke, bir hayli uzun bir futbol tarihi var ama yine de İngiltere'ye 8-0 yenilebiliyor. 2000 yılından itibaren ise takım çok daha iyi durumda. Kitapta bu gerçeği, Türkiye'nin futbolun en iyi oynandığı Batı Avrupa ile giderek gelişen ilişkisine bağladık. Türk futbolu da Avrupalılaştı ve bu sayede gelişti." diyor ve "daha hızlı, o eski çalımlı oyun tarzı yerine fiziğe dayalı tek vuruş tarzı" oyunu öğrendimizi söylüyorlar.

Bence bu söyledikleri Derwall, Piontek, Löw hatta Daum ile doğru iken Del Bosque, Rijkaard, Hidding, Mancini, Prandelli yönetimlerine gösterilen tahammülsüzlüklerle Türk futboluna ikinci çöküşü yaşattı. Nitekim 2010 sonrasında da Batı Avrupa takımlarına karşı pek çok farklı mağlubiyet aldık, ya da çok düşük bütçeli takımlara yenildik. Bunun sebebi Batı Avrupa futboluna entegrasyon sürecindeki kesinti oldu.
Yazarların, Batı Avrupa futbolu dışında başarı şansı yoktur tezini anlamak için önce tanıma bakmalıyız.

Nedir Bu Şampiyonlar Ligi (Batı Avrupa) Futbolu?

En kısa şekilde söylemek gerekirse, yazarlar, Avrupa'nın kalkınmasını sağlayan şeyin, tarihçi Daives'in ifadesi ile "kullanıcı dostu iklim", yani ılık ve yağışlı havası olduğunu söylüyorlar. Bu nedenle çok küçük bir alana 100 milyonlarca insan yerleşmiş ve bunların arasında güçlü bir sosyal ağ oluşmuştur. Her fikir, çok kısa sürede çok sayıda insan tarafından incelenmiş, geliştirilmiş, bu sayede bilimsel ve düşünsel devrim gerçekleşmiştir.

Buna bağlı olarak gelen zenginlik ve entellektüel yapı futbolda da aynı devrimi yapmış, Avrupa Birliği ile de zirveye çıkarmıştır.

Yazarların kelimeleri ile Batı Avrupa futbolu şudur:

"Şampiyonlar Ligindeki takımlar dünyanın her hangi bir yerinden bir yetenek keşfedebilir. Yine de oyuncuların oldukça büyük bir çoğunluğu Batı Avrupalılardan oluşur. Dünyanın en iyi oyuncuları ve teknik adamları bir araya gelince, dünyanın en iyi futbolu daimi olarak orada bulunur.
Bugün en iyi futbol, Şampiyonlar Ligi futbolu, Batı Avrupa futboludur. Sporcular tarafından oynanan hızlı bir paslaşma oyunudur. Birinin çalım atmaya kalktığı, ya da topu 1 saniyeden uzun süre ayağında tuttuğu nadiren görülür. Anında pas atarlar. Bu, güzel bir oyun değildir. Çalımlar daha hoştur, ama en iyi sonuç veren de o güzel olmayan, anında ayağa pas sistemidir. Dünyanın her yerinde, bütün iyi takımlar bu şekilde oynar. Brezilya bile 1990'larda Şampiyonlar Ligi tarzını kabul etti. Hala Avrupalılardan daha çok beceriye sahipler, ama Avrupa hızında oynayınca daha başarılı oluyorlar."

Burada biraz durup, UEFA Kupası ve Dünya 3.'lüğü zirvesine giden yolda ve şimdilerde Türk Liglerinde oynayan yabancı oyuncuların ülkelerini (altyapı eğitimini aldıkları ülkeleri), teknik direktörleri ve pas sayıları ile oyun hızını düşünün.. Gerilemenin nedeni daha açık ortaya çıkacak sanırım. Batı Avrupa futbolunu ithal etmemiz gerektiği aşikardır. Bunu yaptık, başardık. Vazgeçtik, çöktük.

Şüpheye yer kalmaması için sayılarla devam edelim. Bakın kitabın yazarları AB'nin kurucusu 5 ülke, Almanya, Fransa, İtalya, Hollanda ve Belçika'nın farklı tarzda oynadıklarını, ancak hepsinin ortak olarak hızlı ve kolektif Batı Avrupa futbolunun temel ilkelerine bağlı olduğunu belirterek (1980-2010 arası) şu verileri aktarıyorlar:

  • Bu 5 ana ülke, 8 Avrupa Şampiyonası ve Dünya Kupasını paylaştılar.
  • Avrupa'nın köşesinde kalan ülkeler, İngiltere, Doğu Bloğu ve Balkanlar toplamda 1 kupa alabildiler. O da Yunanistan'ın 2004'ta kazandığı Avrupa Kupası. Bu kupa da büyük ölçüde bir Alman Teknik Direktörün sayesinde kazanıldı.
  • Avrupa'nın merkezindeki Belçika bu periyotta merkezde olmayan ülkeler İngiltere, Rusya, Ukrayna, Polonya ve Türkiye'nin toplamda oynadığı kadar (1) final oynadı.
  • Bu 30 yıllık süreçte başka bir ülkeye giden tek kupayı Danimarka kazandı, ki bu ülke 5 merkez ülkenin tamamı ile geçirimli sınırlara sahip.

Yazarlara göre Portekiz ile Polonya arasında 1 milyondan fazla nüfusu olan ülkeler futbolda niteliklidir. Kenar ülkeler ise fonksiyonsuz, geleneksel bir oyun oynar. Yazarların ifadesi ile "Yunanlılar ve Türkler çalım meraklısıdır. İngilizler ise dikkatsizce ver-kaç yapar."

Futbolumuzu tekrar yukarı çıkarabilmek için daha az dugusal, daha çok akılcı bir yaklaşım sergilememiz ve tekrar kaliteli bir oyuncu havuzuna kavuşmak için çok çalışmamız gerekiyor. Ama sanırım ilk yapmamız gereken, ülkemize gelen Batı Avrupalı sporcu ve teknik adamlardan gerçekten faydalanmak, onlardan öğrenmek ve saygı göstermek.

Artık klişe olmuş "hiç kimse toptan hızlı koşamaz" lafını içselleştirmek gerek. Çalım attıkça yavaşlayan ve riskli hale gelen oyuna tedbir almak, sıradan bir takım için bile iyi bir pozisyon oyunu ile kolaylıkla mümkündür. Bu nedenle küçük Avrupa takımları bizim büyük takımlarımızı zorlamakta ve yenmektedir. Bu nedenle futbolumuz Avrupa'da en çok paranın harcandığı 5. lig iken, başarı sıralamasında 12. sıradaki yerimizi kaybetme endişesi yaşıyoruz.

Bence çalım futbolu kebap gibidir. Dozunda olunca enfestir, fazlası çok zararlıdır. Alıştırır. Keyifli bir çöküş yaşatır.

    3070 kere okundu

    futbol yazıları için tıklayınız

    Senih Özkiper

    1969 İstanbul Doğumlu,İstanbul Erkek Lisesi, İTÜ Mimarlık Fakültesi ve İÜ İşletme İktisadı Enstitüsü mezunu,

    TFF Lisanslı Futbol Menajeri.

    Çeşitli şirketlerde  yönetici olarak görev alıyor ve spor yöneticiliği yapıyor. Özellikle futbol altyapıları ile  genç sporcu ve sporcu adaylarına yönelik ürün ve hizmetler alanında çalışmalar yürütüyor.







    info@senihozkiper.com
    senihozkiper.com

    yazarın diğer yazıları için tıklayın

    Bu Kategorideki Diğer Yazılar

    Spor ve Sporcu
    Doping Yöntemleri ve Maddeleri

    Doping Yöntemleri ve Maddeleri

    Doping Maddeleri ve uygulama yöntemleri hakkında geniş bilgiyi bu yazımızda bulabilirsiniz.

    Basketbolda nasıl iyi bir şutör olunur?

    Basketbolda nasıl iyi bir şutör olunur?

    İyi bir şutörün takımın en iyilerinden olması gerekir. Takımda en az hata yapma lüksü olan oyuncu takımın şutörüdür.

    Aklımda Deli Sorular aklımda deli sorular

    Tekmeye Kafa Uzatan Futbolcu

    Tekmeye Kafa Uzatan Futbolcu

    Kime sorarsanız sorun "tekmeye kafa uzatmak" iyi bir şeydir. Oyuncunun özverisini betimler. Düşünsenize rakip topa vuracak araya kafa sokuyorsunuz. Yaralanmak pahasına... Bundan daha iyi futbolcu olabilir mi?

    Sporculardan İnciler sporculardan inciler

    İtalya Milli Takımında oynamaktan daha da güzel bir şey varsa, o da Pirlo gibi bir sihirbazla aynı takımda oynamaktır.

    Mario Balotelli